28 Şubat 2009

EĞİTİM SEMİNERİ...

27 Şubat 2008 cuma günü Karadeniz - Ereğli Belediyesi nikah salonunda TEMA vakfı tarafından kaliteli ana arı yetiştirme ve yüksek bal verimi elde etme konulu bir eğitim semineri düzenlendi. Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birliği Üyeleri, Zonguldak İl tarım Müdür yardımcısı Sayın Cemalettin ÇATAKLI, hayvan sağlığı şube müdürü, Ereğli İlçe Tarım Müdürü Sayın Hakan TEKİN, Veteriner hekimler, Alaplı İlçe Tarım teknik personeli, Ereğli orman işletmesi yetkilileri, Sakarya İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı sayın Mustafa ÖR, TEMA arıcılık danışmanı Yük.zir.müh. sayın Ahmet İNCİ, üretim sorumlusu Ziraat mühendisi sayın Mehmet CEYLAN ve pazarlama sorumlusu Davut AVCI katıldılar. Konuşmacı olarak Ankara üniversitesi Biyoloji bölümü öğretim üyesi sayın Doç.Dr. İrfan KANDEMİR hocamda vardı
Sayın Ahmet İNCİ konuşmasında mutlaka her arıcının kendi ana arısını üretme bilgi ve becerisine sahip olması gerektiğini önemle anlattı. TEMA vakfının Artvin ili Macahel bölgesinde damızlık ana ürettiklerini ve bu ana arıları arıcılara dağıttıklarını, bölgede organik bal ürettiklerini bu yollada arıcıların gelirlerinin artmasına yardımcı olduklarını anlattı. Arıcılıkta başarılı olmanın en önemli sırlarından birisi genç ve kaliteli ana arılar olduğunu, bu nedenle en geç iki yılda bir ana arıların değiştirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Avrupa ülkelerinde hemen her yıl ana arıların değiştirildiğini anlattı. Biz arıcılarında mutlaka bal hasatından sonra ana arıları değiştirerek gelecek yılda verimi arttırmamız gerektiğinide ifade etti.





Üretim sorumlusu Ziraat mühendisi Mehmet CEYLAN, arıcılıkta başarılı olmanın yollarını anlattı. TEMA vakfının arıcılık çalışmalarını ve ana arı üretmedeki ayrıntıların neler olduğunu anlattı.





Zonguldak Kara Elmas Üniversitesinde çalışan ve 2008 yılı ortasında Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümüne giden sayın Doç. Dr. İrfan KANDEMİR hocam bir sunum yaptı. Dünya'da arılarda genetik çalışması yapan bir kaç bilim adamından birisi olan sayın hocam Türk ve Dünya arılarında genetik farklılıklar üzerine yıllardır yaptığı çalışma sonuçlarından bir kısmını bizlere anlattı. Arıcılıkta başarılı olmanın yollarından birisi de iyi bir ırk arıyla çalışmak olduğunu, bu nedenle dünyada bir çok ülkede ıslah çalışması yapıldığı için genetik yapıların çok iyi bilinmesi geektiğini anlattı. Islah çalışmalarının bir kaç yıl değil çok uzun yıllar aldığı için çok önemli olduğunu söyledi. Bu tür bilgilerin biz arıcılar tarafındanda bilinmesi gerektiğinin önemindende bahsetti.




Konuşmaların ardından Ülkemizde ilk defa üretimi yapılan ve Bulgaristan'da katıldığı arıcılık fuarında en yeni ürün ve en iyi tasarım ödülü alan APİMAYE firması TERMO KOVAN tanıtımı yapıldı. Bizim ülkemizdeki arıcılarımızın ihtiyaçları doğrultusunda yeni bir ürün olarak, varroa tuzaklı ve polen kapanlı tip taplası üretimine başladılar.

20 Şubat 2009

NE DESEM Kİ...

Geçtiğimiz günlerde msn adresime birisi yazdı bende ekledim. Biraz muhabbetin ardından, bende bir kitap var, bunu size yollamak istiyorum dedi. Hadi hayırlısı bakalım.... 15- 20 yıl önce bir abimizden sayın Kemalettin ŞENOCAK tarafından yazılmış 1956 baskılı MODERN ARICILIK kitabını almıştım.
(solda iki kitap bir yerde, sağda Dr. Fuat Ali ÖRSAN tarafından yazılmış 1947 basım kitap)
Şimdi ise 1938 yılında ilk basılan, bana gelen 4. baskısı 1947 yılında olan sayın Dr. Fuat Ali ÖRSAN tarafından yazılmış PRATİK ARICILIK kitabı.

Hey gidi günler heyyy.... Bizim bu güne gelmemiz için mücadele veren herkesin ruhu şad'olsun. O yıllarda kullanılan fenni kovan ölçülerinden, petek yapımından, bal hasadından, yağmacılıktan, arı bitinden ve bir çok konudan bahseden bu kitabı bir solukta okudum. İçerisinde ne kadar güzel bilgiler var, bu bilgiler ışığında arıcılığımız gelişerek bu günlere gelmiş, inşallah bundan sonrada dünya devi olmaya devam edeceğiz. O yıllarda bile ana arı yetiştiriciliği yapılmış ve satılmış.
Bu kitabı bu kadar temiz saklayıpta bana yollayan sayın Sadullah ŞAHİN kardeşime ne desem ki... Teşekkür etsem az gelir. Her ne niyetle yolladınsa Allah sana binlerce katını versin. Emin ol evimdeki en değerli eşyam olarak muhafaza edilecektir. İnşallah bir gün olur tanışırız.

17 Şubat 2009

AHDE VEFA...

Çok değerli kardeşim Makine mühendisi sayın Kemal TURHAN'dan bana gelen bu mesajı aynen yayınlıyorum

--AHDE VEFA-
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
Söyledikleri doğru mu diye sorar.
Suçlanan genç der ki : Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:
Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım.
Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi.
Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor.
Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım.
Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı,
atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi. Hz Ömer:
Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak: Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı.
Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım.
Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der.
Hz. Ömer der ki: Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından,
daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As' dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr'a dönerek: Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O yüce sahabe: Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur.
Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As'a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim. Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
Biz de sözümüzün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.
Hz. Ömer gence dönerek derki:
Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin?
Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan):
'AHDE VEFASIZLIK ETTİ' demeyesiniz diye geldim der. Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As'a der ki: Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?.
Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyen razı olsun, vakurla kanımızı donduracak bir cevap verir:
Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.'İNSANLIK ÖLDÜ' dedirtmemek için kabul ettim, der. Sıra gençlere gelir, derler ki: Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer:
Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der. Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
MERHAMETLİ İNSAN KALMADI' DEMEYESİNİZ DİYE…

BENDE SİZE BU MAİLİ YOLLUYORUM, ÇÜNKÜ
'GÜZEL MAİL PAYLAŞAN KALMADI'
DEMESİNLER DİYE.

16 Şubat 2009

KIYAMET KOPARKEN...


Bu gün Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü nde arıcılık - orman ilişkileri ve gezginci arıcılar olarak orman teşkilatından taleplerimiz ile ilgili görüşmeye gittik. Binanın bulunduğu yerdeki duvarda sarmaşıklarla kaplı çok güzel bir söz vardı. Yayla orman işletme şefimiz orman mühendisi sayın Mehmet PINAR ve Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birliği 2. Başkanı sayın Ali ÇAKIR kardeşimi bu anlamlı yazının önünden geçerken görüntüledim. Bu yıl orman bakanlığı tüm birliklerden arıcılık - orman ilişkileri konusundaki taleplerini istedi, bizde düşüncelerimizi ve isteklerimizi belirttiğimiz yazıyı bölge müdürümüze verdik. Bunların içinden bir iki örnek, gezginci arıcılarımıza kolaylıkların gösterilmesi arıcılarımızın bulunduğu bölgelerde bal verimi yüksek bitki ve ağaçların dikilmesi, orman alanlarında bulunan koçayemiş, püren, gibi çalı formunda olan bitkilerin bakımının yapılması (bir kaç orman işletmesinde bu bitkiler sökülüyor. Türkiyede ilk olarak Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü bu tür bitkileri koruma altına alarak bakımlarını yapıyor) Bal verimi bol olan ancak arıcıların giremediği orman alanlarında konaklama yerlerinin düzenlenmesi ve yollarının yapılması.... Gibi bir çok konuda görüşlerimizi bildirdik. Önümüzdeki günlerde yapılan bu çalışma sonuçlarını ve bakımı yapılan koçayemiş ormanının görüntülerinide yayınlayacağım. Orman teşkilatında özveriyle çalışan tüm personele saygılarımı sunuyorum.
Münibüse durağına giderken dere kenarında martı seslerinin çok yüksek olması dikkatimi çekmişti. Yanaştığımda ise gördüğüm manzara çok enteresandı. Elindeki simidin bir lokmasını ağzına 5 lokmasını havaya atan bir delikanlı vardı, biraz izledikten sonra yanına giderek parayı uzattım 2 simit almasını rica ettim sağolsun kırmadı gitti simitleri getirdi uzattı bana. Ben de hadi şimdi bunun birine sen ye birinide kuşlara at dedim, biraz geriye çıkarak fotoğrafını çekmeye başladım. Aklıma gelenide akşama yazarım dedim "KUŞLARI SİMİT DOYURUR AMA BİZİM BEYNİMİZİ BİLGİ DOYURUR" Simit atma işi bittikten sonra arkadaşın adını sordum Sefer GARİP olduğunu söyledi. Sefer kardeşim asker ve dağıtım izinine gelmiş bu hafta sonu usta birliğine gidecek. Sefer GARİP kardeşime ve tüm askerlerimize hayırlı teskereler diliyorum.

14 Şubat 2009

SEVGİLİLER GÜNÜ...

Bu gün 14 şubat sevgililer günü...Sevginin günü olmaz, o insanın içinde olan Allah vergisidir. " YARATILMIŞI SEVERİZ YARATANDAN ÖTÜRÜ" diyen bir milletiz biz. Elbette özel günlerin bir güzelliği ve ayrıcalığı vardır. Bütün insanların birbirini sevdiği ve hoş görünün hakim olduğu bir Dünya dileyerek herkesin bu günü kutlu olsun. Sevmesini bilmeyenlere de Allah sevgi pınarından içmeyi nasip etsin. Hava sabahleyin yağmurluydu, Ankara ve Konyada okuyan kızlarımı yolcu ettikten sonra eve geldiğimizde güneş açmaya başladı ki... bahçede arı sesi yükselmaye başladı. Dostlarımın bu gününü kutladıktan sonra sevgililerimin yanına çıkmayıda ihmal etmedim.Bu güzel fırsatı değerlendirerek bahçeye çıktım ve bir kaç fotoğrafla birlikte bu kısa videoyu çektim. Yağan yağmurun arkasından hemende bu polenleri nerden buldunuz....

13 Şubat 2009

YEMEK SEVERMİSİNİZ...



Yemek severmisiniz? Belkide sorulmaması gereken bir soru ama herkes her yemeği sevmez biliyoruz. İnternet ortamında tanıştığım ve yemek konusunda ülkemizdeki ender ustalardan birisi olan sayın Bahri AYKUT ustam, yaptığı nefis yemekleri bir o kadar da güzel fotoğraflayarak bizlerle kendi web sitesinde paylaşıyor. Zevkle gezeceğiniz ve çok faydalanacağınız bir site.....http://www.bahriusta.com

Şimdi nerden çıktı bu haber diyebilirsiniz, işte arıcılık böyle güzel insanlarla da tanışmamızı sağlıyor. Bir kaç ay önce tanışma şerefine erdiğim Bahri ustam işinin aşığı bir arı gönüllüsü olması nedeniyle fırsat buldukça görüşüyoruz. Bu gün msnden yazışırken şu linki tıklarmısın senin için web sitesi açtım demez mi? İnanın ilk aklıma gelen şu virüs dosyaları varya . . . . . . . bilmem ne bilmem ne diye tıklarsınızda bilgisayarınıza bulaşır mikroplar.... ama Bahri ustam yazmaya devam edince adımın geçtiği linki tıkladım. İnanamadım blogda bu güne kadar yayımladığım videolarımı toplamış ve adıma bir site kurarak orada yayımladı. Ne diyeyim Bahri ustam eline gönlüne sağlık, eminim bu da arıcılık için bir hizmettir. Allah gönlünce versin, şimdiden izleyecek ve faydalanacak olanlar adına TEŞEKKÜR ederim. http://www.selahattinballibaba.tr.gg/

9 Şubat 2009

ARILARDA BU HAFTA...

Bu hafta sonu 7 şubat 2009 cumartesi günü havanın çok güzel olmasını fırsat bilerek bir kaç kovanımı kontrol ettim. Fındık ve ballı baba çiçeklerinden polen gelişi devam ediyor.


Daha öncede yazdığım gibi APİMAYE firmasından aldığım kovanlara arı koymuştum. Gelişmeler konusunda gördüklerimi yazacağımı belirtmiştim, bu hafta ilk gördüşüm şey kovan içinde rutubetin olmayışı, bu da gösteriyorki rutubetin olmayışından kovan içindeki arılar daha hareketli ve gelişme daha hızlı. Kovan içindeki rutubetin üzerinde örtü tahtası gibi kullanılanşurupluğun bir kenarında toplandığını gördüm.
Fotoğrafta da görüldüğü gibi bal kemerleri oldukca güzel, sonbahar bakımında iyi bir şuruplama yapılırsa arıların açlıktan ölme riski olmayacağı gibi havaların dengesiz olduğu bu günlerde de gereksiz yere besleme yaparak arıların sindirim sistemini bozmamış oluruz.

Yavru sahasının hemen kenarına konulmuş fındık ve ballı baba polenleri. Sağdaki çiçeğin adını bilmiyorum ama arı konduğu zaman sapı çok ince olduğu için hemen aşağı doğru eğiliyor bu nedenle üzerinde arı varken fotoğrafını şimdilik çekemedim...

3 Şubat 2009

AMAÇ ÜLKEYE HİZMET...


M.Kemalpasa MYO dan sayın Doç.Dr. İbrahim ÇAKMAK hocam bir süre önce çalışmalar ve araştırmalarda bulunmak için Amerika'ya gitmişti. Oklahama eyaleti
Oklahoma Eyalet Üniversitesi (Stillwater kasabasında) Karşılaştırmalı Davranış Biyolojisi laboratuarında çalışmalarına devam ediyor. Çalışma konularının başında arı davranışı ve varroa mücadelesi geliyor. Önümüzdeki günlerde çok daha güzel haberler gelecek.
Çalışmalar geniş bir şekilde Uludağ Arıcılık Dergisi Şubat sayısında çıkacak, bu sayıyı sakın kaçırmayın...
Aşağıdaki fotoğrafta, solda varroa için kullanılan organik ilaçlar ve sağda İtalyan ırkı ana arı görülüyor. Bu bilgileri yazmama izin verdiği ve fotoğrafları yolladığı için Sayın Doç.Dr. İbrahim ÇAKMAK hocama teşekkür ediyorum, çalışmalarında başarılar diliyorum. Eminim ki ülkemiz arıcılığı için şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonrada çok güzel çalışmaları devam edecek.