30 Ağustos 2010

VARROA MÜCADELESİ...

Birçok bölgede 2010 yılı bal hasatı bitmiş durumda. Şimdi yapılması gerekli işlerin başında arılarımızı 2011 yılına hazırlamak olacak. Arıcı dostlarım çok iyi bilirler ki arıya yapılacak en iyi bakım sonbaharda yapılan bakımdır. Öncelikle bal sezonu boyunca kovanlarımızda üreyen varroa parazitinden kurtulmamız lazım. Bunun için ülkemizde ruhsatlı birçok ilaç var. Bu ilaçlardan doktora çalışması ve saha çalışması benim arılığımda yapılmış olan İthal ABvarC listeye katılmış oldu. Şimdiye kadar yaptığımız varroa ilaçlamasında bu ilaç sayesinde büyük kolaylık geldiğine inanıyorum. 10 çerçeve arılı kovana bütün, 5 çerçeve arılı kovana yarım kurabiye yeterli.
varroa mücadelesi

Her zaman söylediğim gibi piyasada kaliteli ve ruhsatlı ilaçlar var. Unutmayacağımız konu ise, hiçbir ilaç en iyi ilaç değildir. Çünkü varroa, üst üste kullanılan ilaçlara karşı çok çabuk direnç kazanıyor. Bu nedenle her mevsim dönüşümlü ilaç kullanmak zorundayız. İlaçlamada başarılı olmanın yolu yavrunun en az olduğu dönemde ilaçlama yapmaktır. Yapılan varroa ilaçlamasından sonra arılarımızı gelecek yıla hazırlamak için genç arılarla kışa sokmak gerekiyor. Bunun için sonbahar şuruplamasını iyi yapmak lazım. Bulunduğunuz bölgede soğuklar başlamadan bir ay öncesinde sonbahar şuruplaması bitirilmeli ki, arılar aldıkları şurubu sırlayabilsinler. Genç arılarla kışa giren arılar mevcut kaybına uğramadan ilkbahara çıkar ki, bu genç arılar sayesinde daha güçlü kolonileriniz olur. Bu sonbaharda yine boş durmayacağız, yavru çürüklüğü ve varroa için yeni formullü organik ürünler üretmenin peşinde olacağız. İlk denememize başladık bile, inşallah başarılı oluruz ki bu başarımız Ülkemiz ekonomisine ve arıcılarımızın ekonomisine katkı sağlar.

25 Ağustos 2010

BALLI BABA...

Onbeş günde bir canlı olarak 67 TV de yayınlanmakta olan bir programı daha geride bıraktık. Bu programda konumuz "ARICILIĞIN EKONOMİDEKİ YERİ" idi. Programa Karabük İli Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı sayın Fuat ALPAY, Bartın İli Arı yetiştiricileri Birliği Başkanı sayın Harun LERMİ ve Zonguldak, Bartın, Karabük İllerini kapsayan BATI KARADENİZ KALKINMA AJANSI Koordinatörlerinden sayın İbrahim ÇİMEN ile sayın İsmail GÜRSOY konuk olarak katıldılar.
Ülkemizde bölgeler olarak kurulan Kalkınma Ajanslarının kuruluş amaçları ve uygulanacak projeler hakkında geniş kapsamlı bilgiler edindik. Arıcılar olarak bu kapsamda ne gibi çalışmalar yaparak hem arıcılarımızın hemde Ülkemizin ekonomisine daha fazla katkılarımız olacağını konuştuk.
Değerli arı dostları, bulunduğunuz il deki birlikleriniz sayesinde Kalkınma Ajanslarına giderek mutlaka bu bilgileri almanızı ve gerekli projeleri yapmanızı öneririm.

14 Ağustos 2010

BÖLÜKLÜ YAYLASI...

Fotoğraf sadece bir nokta kadar yer...
Bölüklü yaylası her yıl gitmeye çalıştığımız çok güzel bir tabiat harikası yerdir. İstanbul ve Ankara'ya yakınlığı (280- 330 km) nedeniyle günü birlik gezilebilecek ve piknik yapılabilecek bir yerdir. Bu yaylayı anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyor, sadece şunu söyleyebilirim GÖRMEK LAZIM... Bu yıl Eğitim Fakültesi Dekanı sayın Prof. Dr. Erdal COŞKUN eşi Tülin COŞKUN ve oğlu Çağlar, TTK (Türkiye Taş Kömürleri) Üzülmez Müdür yardımcısı Maden Mühendisi sayın Ali HEKİM ile Ağustos ayında çıkmayı planlamışdık, yaylaya çıktığımızda çadırlarımızı kurduk ve güzel bir yemek yedik. Akşam üzeri 15 km lik bir yürüyüş yaparak günümüzü tamamladık. Çadırlarımıza geldiğimizde gece 22:00 olmuştu bile. Yürüyüş yolumuz üzerinde anıtlar yüksek kuruluncada onaylanmış 1500 yıllık porsuk ağacı ve daha ilerde bulunan bir yaylada anasını kaybetmiş bir ceylan yavrusunu görmeye gittik. Yaylada yaşayanlar ceylanı bulduklarında anası kurt veya çakallar tarafından parçalanmıştı.

Yaylada yürüdüğünüz sürece bol bol su içebilirsiniz amaaaaaaaa dişleriniz sağlamsa. İnanın hayatınızda bukadar soğuk su içmedim diyeceksiniz. Sular kayalardan şarıl şarıl akıyor, iç içebildiğin kadar.

Ertesi gün 1 Ağustos 2010 BÖLÜKLÜ YAYLA ŞENLİKLERİ yapıldı, katılanlar ve konuklar gönüllerince eğlendiler.
Gerçek misafir perverliği ve tabiatın biz insanlara sunduğu güzellikleri görmek istiyorsanız Gümeli beldesi Bölüklü yaylasına mutlaka bir uğrayın. Bölüklü yaylasından 1 saatlik yürüyüşle 1635 rakımlı bacaklı yaylasına çıkacaksınız. Bolu, Düzce ve Adapazarı illerine yukarıdan aşağı kuş bakışı bakacaksınız. Sabah erken saatte sessizce kalkarsanız yaban hayatındaki bir çok hayvanı göreceksiniz. Ayı, kurt, dağ keçisi, ceylan.... Yaylada yakın ilgisini ve güler yüzünü esirgemeyenleri sayamayacağım ancak; Gümeli Belediye Başkanı sayın Ahmet SAYDAM ve yeğenlerinin nezdinde tüm Gümeli halkına teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım.

4 Ağustos 2010

YA BİZ...

Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi'nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.
Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.
Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."
Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur.
Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."
ÖZETLE:
Seveceksen öylece sev.
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.
Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun...
Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler. [Mevlâna]
Yaşam paylaşmakla... Hayat sevince güzel...

2 Ağustos 2010

TEKİRDAĞ...

Geçtiğimiz hafta cuma günü gece 01:00 otobüsüyle İstanbula gittim. Sabah erken saatte oradan Tekirdağ'a geçtik, Hayrabolu ilçesinde düzenlenen 20. ULUSLARARASI HAYRABOLU 20. AYÇİÇEĞİ FESTİVALİ ve TARIM FUARI kapsamında Tekirdağ İli Arı Yetiştiricileri Birliği'nin düzenlediği bir toplantıya katıldık. Topantıda Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Sayın Bahri YILMAZ bir konuşma yaptı. Ardından Değerli hocamız Sayın Prof. Dr. Muhsin DOĞAROĞLU "Arı Ölümleri ve Önleme Yolları" konularını kendine has uslubuyla güzelce anlattı. Sunumun yapıldığı salonda sadece Tekirdağ arıcıları değil bölgedeki gezginci arıcıların varlığıda dikkati çekiyordu. Buralara kadar gelmişken Birliğimiz üyelerinden ayçiçeği balı için gelen arıcılarımızıda ziyaret etmeden geçmek olmazdı.
Yolumuz Uzunköprüden geçiyordu ki yol kenarında bir arılık gördüm, bir fotoğraf çekmek için durduk. Karşıdan gelen iki kişi ne aradığımızı sordu bende fotoğraf çekeceğimi söyledim. Arılığın sahibi acaba buralardamı diye sorduğumda gülüştüler ve sempatik bir amca benim arılığım dedi. Birlikte arılığa gittik fotoğrafı çektim. Şükrü KIVILCIM amca 88 yaşında olduğunu ve arıları çok sevdiğini söyledi. Boş sepet kovan nasıl temin edebilirim diye sordum, burda pazar kurulur getirip satarlar ama şimdi bulamazsın ben de var 5 kaymeden veririm dedi. Zaten pazarda da 4-5 liradan satılıyormuş boş kovanlar. Bende iki boş sepet kovan satın aldım. Şükrü amcaya güler yüzü için ayrıca teşekkür ediyorum. Allah ömrünü uzun ve sıhhatli eylesin.
.

Yolumuza devam ettik, yol boyunca bir çok tarlada ayçiçeği ekili ve bir kısmı geçmiş bir kısmı yarı olmuş durumdaydı. Yola uzak ama ay çiçeği tarlasına yakın birçok arıcı vardı. Zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle uğrayamadık ama uzaktanda olsa birkaç kare fotoğraf aldım. Toplantıda ve gittiğimiz arıcı arkadaşlarımıza bu yıl ayçiçeği balının nasıl olduğunu sorduk, ortak söz buraya güçlü arıyla gelenler çok güzel bal aldılar oldu. Merkez birliğimizin yaptığı çalışmaya göre bu yıl arıcıya bir kilo bal maliyeti 6.5 TL. Arıcılarımıza ballarını maliyet fiyatlarının altında satmamalarını ve bir çok İl Birliğinin yaptığı gibi depolarda bekleterek değeri fiyatında satmaları gerektiği söylendi. Hayrabolu yolunda ilerlerken gördüğümüz arılıklardan ikisi. Hayrabolu İlçesi Çakmaklı köyü sınırlarında konaklayan ve bal sağımına başlayan Karadeniz- Ereğliden giden arıcı arkadaşlarımızın yanına devam ettik.

Arıcı kardeşim Fikret DEMİRCAN Başkanım geç geldik buraya 10 gün daha erken gelseydik kovan başı en az bir teneke bal alırdık dedi. Bölgedeki ve bölgeye giden tüm arıcılarımıza bol bereketli bir sezon ve sağlıklı bir yaşam dilerim...
Sanal alemden görüştüğümüz ve sonrasında tanıdığım her zaman saygıyla andığım değerli büyüğüm ve emektar öğretmenimiz sayın Murat AKIN hocamla görüşme fırsatımda oldu. Bak buda senin için geldi senile tanışmak istiyor dediği Serkan kardeşimle birlikte bir hatıra fotoğrafı çektik. Murat hocam ve Serkan kardeşim ilginize ve güler yüzlülüğünüze sonsuz teşekkürler...