30 Mart 2010

BAL MUMU OYUNCAKLARIM...

Bal mumu... Kulanım sahası o kadar geniş ki, tarihi camilerde mihrabın sağında, solunda devasa şekilde hala dururlar. Mürekkebin içinde var, yara ve yanık merhemlerinde var, aşı macununda var, yelkenlerde kullanılıyor, kozmetikte kullanılıyor vs. vs... İşlerimin yoğunluğu arasında bazen çeşitlilik olsun bazende dinlenmek amaçlı olsun hep kendime farklı bir şeyler bulmaya çalışırım. Bu hafta sonu iki gün yoğun şekilde eşimle beraber arılara bakım yaptık. Pazar günü ikindi saatleri istanbuldan havanın bozduğu haberi geldi kiiii... yarım saat sonra denizin üzeri kararmaya başladı bile. Boş boş oturmaktansa yorgunluğu atmak için oyuncaklarımla oynamaya başladım ve ortaya çıkan güzellikleri sizlerle paylaşıyorum. Silikonlu kalıplara önce fitil görevini görecek olan ipleri taktım ve masanın üzerine yapışmasın diye serdiğim kağıtların üzerine sıraladım.

Benmari usulü (içinde su kaynayan bir tencere içine konmuş küçük tencere) bal mumunu erittim. Hazırladığım kapların içine döktüm ve donmalarını bekledim. Bu tür hazırlanan mumların daha ucuza imal edilmesi için parafin kullanıldığını biliyorum. Ben sağlıklı ve kaliteli olması için tamamen saf bal mumundan üretilmiş petekleri eriterek kullandım. Kalıplardaki mumlar soğuduktan sonra çıkarttığım biblolar gercektende çok güzel olmuşlardı.

Bunları yayınlamaktaki amacım, arıcılık sadece bal üreticiliği değil. Elimizde bulunan harika ürünleri değerlendirip hem Ülke, hemde aile ekonomisine katkı sağlamak için boş vakitlerimizi değerlendirmektir.

28 Mart 2010

İLK BAHARIN İLK BAKIMI...

İşlerimin yoğunluğu nedeniyle uzun zamandır arıların kontrollerini yapamamıştım. Hafta sonu olması nedeniyle iki günümü arılarda çalışarak geçirdim. Bulunduğum yerde kış mevsiminde arıların gelişimi devam ediyor olmasından dolayı gelişmeler süperdi. Öncelikle sonbaharda FORBEEVAR adındaki JEL FORMİK ASİT ile yaptığım varroa mücadelesinden sonra ilkbaharda değişik ilaç kullanmak istiyordum. Yurt dışından gelecek ilaçların gecikmesi varroa mücadelesini de geciktirmiş oldu. Her zaman söylediğimiz gibi varroa için en iyi ilaç şu ilaç demek çok yanlış olur, bu nedenle dönüşümlü ilaç kullanmak varroaların direnç kazanmasını engellemiş olur. Bu özelliği göz önünde bulundurarak elimden geldiğince her mevsim değişik ilaçları kullanmayı tercih ediyorum ki, varroa zararını en aza indirebileyim. Burada benim en çok dikkat ettiğim konu aynı ilacı bir sezon kullanıyorum. Sonbahar ilaçlamasında kullandığım jel formik asiti havaların geç soğuması nedeniyle 4 kere uygulamışdım. Dün ve bugün tüm kovanlarımı ilaçladım ve acil olarak çerceve isteyenlere ilave verdim, bazı kovanlarda ballık istediği için onlarada ballık koydum. Kara kovan sonbaharda arkaya kadar gelmişti şimdi arkada petek örüyor. Onada ilaç verdim ve kısa zaman sonra arkasına ballık diye bir karakovan lavesi koyacağım.
Varroa mücadelesinde kullandığım ilaç ABVARC Tablet Coumaphos (kumafos) etken maddeli kurabiye şeklinde. Gecen yıl bu ilacın ülkemizde satılacağını yazmıştım, Nisan ayı sonunda ruhsat çalışmaları bitecek ve satışa çıkacak. Kovanda arılı çerceve sayısına göre ilaç kullanılıyor. On çercevede arı varsa bir kurabiye, 3-5 çerceve arı varsa yarım kurabiye veriliyor. Kullanımı son derece kolay olduğu için ilaçlama hiç zaman almıyor. Kovan kontrollerini yapıyorsunuz en son kapatırken çerceveler üzerine ilacı koyup kapatıyorsunuz.

Değişik ülkelerde Chrystal thymol (kristal timol)ve bitkisel ekstraktlı varroa için yapılan başka bir ilacın saha çalışmasınıda arılığımda yapıyoruz, ilk sonuçlar iyi görünüyor. Gelecek sezonda arılarımıza kek verdiğimizde aynı zamanda varroa mücadeleside yapmış olacağız. Zamanım olursa gelecek hafta ENZİM kullanarak invert şurup yapımını yazacağım.

24 Mart 2010

DÜNYA ORMANCILIK GÜNÜ...

Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından ilk defa düzenlenen ormancılık şöleni 21 Mart 2010 tarihinde Ankara-Altınpark'ta düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Ormancılık Şöleni Saygı Duruşu ve İstiklal Marşımızın okunmasıyla başladı. Orman Genel Müdürlüğünün hazırlamış olduğu film gösterisi ve Halk Oyunlarının arkasından Genel Müdürümüz Sayın Osman KAHVECİ, Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Prof. Dr. Veysel EROĞLU ve Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL’ün konuşmalarıyla devam etti. Konuşmaların arkasından Sunu ve Slogan Yarışmasında dereceye giren yarışmacılara ödülleri verildi.
Düzenlenen etkinliğe 26 Bölge Müdürlüğü çağırıldı. Zonguldak Orman Bölge Müdürümüz sayın Akif YILMAZ etkinliğe katılmak için benide davet etti. Katılan bölge müdürlükleri yörelerine ait değişik ürünleri sergilediler. Zonguldak Bölge Müdürlüğü olarak çok zengin ürünler sergilendi, bunların arasında kestane balı ve balı üreten arılarımızda vardı. Şölen alanında en çok ziyaretçinin uğradığı bölüm akvaryum kovanın olduğu Zonguldak Orman Bölge Müdürlüğü bölümü oldu. Çevre ve Orman Bakanımız sayın Prof. Dr Veysel EROĞLU bulunduğumuz bölümü ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında arılı kovanımızı incelerken yeni kurulmakta olan BAL ORMANLARI hakkında güzel bilgiler verdi. Bundan böyle arıcılardan orman alanlarında konaklama ücredi alınmayacağını ve konaklama sürelerinin bir yıl olacağını söylediler. Arıcılığa verdikleri önemden dolayı tüm arıcılarımız adına kendilerine teşekkürlerimizi söyledim.
Orman Genel Müdürü Sayın Osman KAHVECİ ve beraberindekiler arılı kovanı ilgiyle izlediler.

Sayın Doç. Dr. İrfan kandemir, Selahattin GÜNEY, Zonguldak Orman Bölge Müdürü Sayın Akif YILMAZ ve Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı sayın Bahri YILMAZ

Katılımcı bölge müdürlüklerinden bazıları...

18 Mart 2010

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.... BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN...

...............................................................
ŞEHADET...
Bu yazıyı 28 Ekim 2008 tarihinde yayınlamıştım, ancak bu günün önemi üzeride tekrar yayınlıyorum. Tarihimizi asla unutmayalım....
Fransız ölüleri arasında bir kıpırdama bir hareket gördü, oraya yöneldi. Yerde yatmakta olan bir fransız neferinin üzerine eğildi. Omuzundan tutarak çevirdi. O anda fransız ani bir hareketle elinde tutuğu kasaturayı Yarbay Hasan Bey’in göğsüne sapladı. Alay komutanı gafil avlanmıştı."Ahhh" diyerek yere yıkıldı. Olayı görenler şaşkınlık içinde kaldılar. Derhal müdahale edildi. Ama iş işten geçmişti. Yarbay Hasan Bey’in göğsü kan içindeydi. Yüzü soldu "Allah şahidim olsun ki fransıza kötü bir niyetle yaklaşmadım." dediği duyuldu. Alay imamı başında Kuran okumaya başladı. Aşağı yukarı 7-8 ayet okumuştu ki birden bire imam efendi "La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim duasını 33 kere okuyunuz" dedi. Alah komutanı azimle duayı kendiside tekrar etti ve sonra "Beni ayağa kaldırınız." dedi. Tabur komutanları koltukaltlarından tutarak ayağa kaldırdılar, birden; "La ilahe illallah muhammedun resulullah" dedi. Gözlerini ileriye doğru dikmişti, yüzünde bir tebessüm belirdi ve yüksek sesle
"Niçin zahmet buyurdunuz ya resulullah!!!" derken ruhunu teslim etti...

KINALI ALİ...
Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu.Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk görür. Merakla "adın ne senin evladım?" diye sorar.Çocuk "Ali" diye cevap verir.
"Nerelisin?"
"Tokat Zilede' nim""Peki evladım bu kafanın hali ne?"
"Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım""Neden?"
"Bilmiyorum komutanım"
"Peki gidebilirsin Kınalı Ali" .
O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der.Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer.
Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır. Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali'nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar
"sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin" diye baslar. Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına Not düşer. Alinin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır.
"Anacağım kafama kına yaktın burada komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet'e de yakma onunla da dalga geçmesinler ellerinden öptüm" diye bitirir. Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu'ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Alinin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere göndermek istemiyordu. Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vahametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gideceklerini bile bile çaresiz gönderir. Kınalı Ali'nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali'nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler. (bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir) Babası anlatır Ali'nin."Oğlum Ali nasılsın iyi misin gözlerinden öperim. Selam ederim, öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin" der köyü akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir.
"Ali ananında sana diyeceği bir şey var" Anasının söylediklerini yazar "Oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler. Bizde 3 şeye kına yakarlar
1- Gelinlik kıza: gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun diye
2- Kurbanlık Koç'a: Allah'a kurban olsun diye
3- Askere giden yiğitlerimize: VATAN'a kurban olsun diye.....gözlerinden öper selam ederim Allah'a emanet olun"Mektubu okuyan Alinin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar...

(kınalının üzerinden çıkan yarım kalmış bir şiir)

anam yakmış kınayı, adak diye
bende vatan için kurban doğmuşum
anamdan Allaha son bir hediye,
kumandanım! ben İsmail doğmuşum...
...BİR GÜN OLSUN BU YEMEK LİSTESİNİ KENDİMİZE UYGULAYALIM. BU YAVRULARIMIZIDA VATAN UĞRUNA ÖLÜME YOLLAYAN DUYGUYU YAŞAYALIM....
RUHLARI ŞAD OLSUN....... TÜM ŞEHİTLERİMİZ İÇİN, FATİHAAA.........

13 Mart 2010

2010 ASKERİ KURS...

Karadeniz Bölge Komutanlığı bünyesinde her yıl yeni gelen askerlerimize arıcılık kursu veriyoruz. Karadeniz Ereğli Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü tarafından sadece arıcılık değil, askerlerimize meslek edindirme amaçlı bir çok kurslar açılıyor. Bu yılın ilk kursunu verdiğimiz oda küçük gelince daha rahat bir ortama taşındık. Kurs hakkında bilgi almak ve kursiyerleri ziyaret etmek için Karadeniz Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanı Deniz Kurmay Albay Ergün BALABAN ve beraberinde Deniz Yarbay Engin BOR kurs binasına geldiler. Bundan sonra kursların devam edeceğini ifade ettiler. Katılımın daha fazla olacağından dolayı Nisan ayı içerisinde bir kurs daha açılacağını söylediler.
Her kurs sonu mutlaka sınav yapıyoruz. Cuma günü akşam ilk dersimizde en çok istenilen konuların tekrarını yaptıktan sonra sınava başladık. İşin en heyecan veren tarafının sınav olduğunu biliyorum, ancak kursumuzun en güzel tarafı kursiyerlerimiz arasında Tabur komutanımız, bölük komutanımız, as subaylarımız, kısa dönem askerlik görevini yapan arkadaşlarımız, sivil askeri personel ve bayanlar vardı. Sınav bittikten sonra topluca bir hatıra fotoğrafı çekmek için yan tarafımızda bulunan kapalı spor salonuna gittik.
Ön sıra, sağdan sola: Fatma DİNCER (Niğde), Uzman Çvş. Ahmet Niyazi DİNCER (
Niğde, Hatice TUNA (Gazi Antep), Uzman Çvş. İbrahim TUNA(Gazi Antep), Taner SUR (İzmir), Dz. is. kd. ütğm. Mustafa ÇARIKCI (İzmir), Selahattin GÜNEY, (Hatay), Ahmet TEKNECİ (Zonguldak), Erhan İLDES (Eskişehir) Uzman Çvş. Mehmet ŞAHİN (Gazi Antep), Uzman Çvş.Musa ÇETİN (Isparta),
Orta sıra, sağdan sola: Yalçın ERDURAN (Erzincan), Burak COŞKUNSOY (Samsun), Ali ÖZER (Malatya), Erken KOÇ (Trabzon), Furkan GÖRDES(Yozgat), Bilal DEMİR(Sıvas), Ziya BERK (Erzincan), Recep ERÜS(Manisa), Yakup TUNCEL (Adana), Zafer ÖZAY(Karabük), Uzman Çvş. Hüseyin SARAÇOĞLU( Hatay),
Arka sıra, sağdan sola: İlyas YILDIRIM(Ardahan), Cihat SARIKAMIŞ(Çankırı), Kamil SEZEN(Alanya), Şerif VURAL(Burdur), Şahin YILDIRIM(Kütahya), Veli AKDENİZ(Balıkesir), Süleyman SOYDAŞ(Antalya), Hakan MANAV(Antalya), Yaşar YATKIN(Antalya), Ümit TEMİRCİ(Trabzon), Bekir GÜVEN(Tokat), Fuat KAYA(Denizli), İsmail DİLSİZ(Kütahya)
Kursa katılan herkese, bundan sonraki hayatlarının bal kadar tatlı, arıların yaşantısı kadar huzurlu olmasını dilerim.

2 Mart 2010

KONGRE AÇILIŞ KONUŞMALARI...

TÜRKİYE - İSRAİL 1. ARICILIK KONGRESİ AÇILIŞ KONUŞMALARINDAN BİR BÖLÜM
-
AÇILIŞ----------------ve-- -----Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Sayın Bahri YILMAZ
-
Antalya İl Tarım Müdürü Sayın Bedrullah ERÇİN


TARIMSAL ÜRETİM VE GELİŞTİRME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (TÜGEM) Genel Müdür Yardımcısı Sayın Dr. Cevdet AKDENİZ ve
Büyük Elçilik Müsteşar Şef Yardımcısı Menahem KANAFİ.--

İsrail Arıcılar Birliği Başkanı: Mr.Haim EFRAT
Devam edecek...