27 Şubat 2008

KOVAN İMALATI...

.
TEMEL PETEK firması kovan imalatına başlamış diye yazmıştım. Avrupa birliği projesi kapsamında yurt dışına epeyce kovan yolladı, şimdi ise iç piyasaya hazırlık başladı. Fabrikası İstanbul Ömerli köyünde, çok mükemmel son sistem otomatik makinelerle üretim yapıldığını gördüm. Kullanılan kovan malzemelerinde hiç budak yok işçilikte son derece titiz davranılıyor. Çalışan ekip işini seviyor ve asla kaliteden taviz vermiyor. Fotoğrafta soldan sağa: Selahattin GÜNEY, Temel Petek firması sahibi Ahmet ÖZDEN ve fabrika sorumlusu İlhan KOSACI. İlhan usta fabrikada bizi güler yüzle karşıladı ve usanmadan bilgilendirdi, tam bir anadolu delikanlısı... Zaman zaman ben ona takılsamda o gülerek cevap verdi, çaylarımızı ikram etti ve hoş sohbetimizin sonunda oradan ayrıldık. Tüm çalışan arkadaşlara kazasız mesailer bol kazançlar diliyorum. Ahmet bey ile fabrikadan sonra TEMEL PETEK firmasına doğru yola çıktık. Bir kaç yıldır gitmediğim firmada çok büyük değişiklikler yapılmış. Alt katta olan satış yerini üst kata taşımışlar, gelen misafirlerin rahat oturup alış veriş yapabilmeleri için son derece iç açıcı bir ortam sağlanmış. Arıcılarımız aradığı her türlü malzemeyi rahatlıkla temin edebilecekler. Raflardaki malzemelerin kalitesi kadar rafların düzenlemeside harikaydı. Türkiye'nin her yerine malzeme gönderen firma bir çok Ülkeye'de ihracat yapıyor ve katıldığı uluslararası fuarlarda Türk arıcılığının tanıtımına katkı sağlıyor. Son katıldıkları Avusturalya'daki Apimondia fuarında en güzel stand ödülüne layık görülmesi bizleride sevindirdi. Fotoğraf soldan sağa: Ahmet ÖZDEN (Yön.kur.Bşk.), Ahmet ALTINTOP, Çağlar ŞEN (BölüMüdürü), Selahattin GÜNEY ve İsmail ÖZDEN (Satış ve Pazarlama Direktörü). Firma çalışanlarının bize gösterdikleri ilgi ve samimiyete sonsuz teşekkürler..
ÖNEMLİ NOT: Bir çok arkadaşım burada toptan satış yapıldığını zannediyor, her istediğiniz malzemeyi istediğiniz sayıda alabilirsiniz. Özellikle arı sütü ve ana arı üretiminde kullanılan ithal olan janter aleti için gerekli malzemelerden ne kadar lazımsa alınabiliyor...

26 Şubat 2008

DOST ZİYARETİ...


İstanbul'a bir yakınımızın düğünü vesilesi ile gittim. Gitmeden önce İlhami UYAR ve Ali TÜRK ile görüşmek üzere program yapmıştık çünkü ikisi de yolumun üzerindelerdi. Cumartesi günü sabah buluşmak üzere Gebze belediye binası önünde randevulaştık, ilk gelen İlhami bey oldu. Arabaya bindik ve Ali TÜRK arılara verilecek kekleride alarak yola girdik.Hava çok güzel olduğu için tüm arılara kek verdik, bol bol fotoğraf ve video çektik. Arıların hemen hepsinde yavru vardı belli ki iyi bakım yapılmış. Bu arılıkta ve daha sonra çekilen fotoğrafların büyük kısmı Ali TÜRK'ün makinesinde olduğu için onun blogunu ziyaret edebilirsiniz. Nede olsa misafiriz ya fazla fotoğraf çekemedim. Elimize körüğü verdiler iş başı yaptık, kovanlara verilecek kekleri hazırladım. Yoksa yemek yok dediler, bizde bari hak edelim dedik.... Ne yemekti be, bir dahaki arı bakımınada çağırsalar iki gün çalışırım o yemeğin hatırına. Bu değerli arıcı dostlarıma gösterdikleri yakın ilgi ve samimiyetlerinden dolayı teşekkür ederim.

18 Şubat 2008

İŞTE BEKLEDİĞİMİZ OLDU...

Değerli arıcı arkadaşlarım, yıllardır yurt dışından gelen haber ve yazılarda demonte (çakılmamış) kovan satışlarından bahsedilirdi. Bunun bir kaç sebebi var, öncelikle işçilik azaldığı için maliyeti düşük, nakliyede daha fazla kovan taşıma imkanı ve arıcının ihtiyacı olan yerden tasarruf gibi...Uzun zamandır konuştuğumuz TEMEL PETEK firması sahiplerinden Ahmet ÖZDEN nihayet son noktayı koydu. Artık bizim ülkemizde de seri üretimle demonte kovan var demektir.

TEMEL PETEK firması sahiplerini, çalışanlarını bu güzel çalışmalarından ve Türk arıcısına sağladığı imkanlardan dolayı tebrik ediyorum. Üretimine başladıkları kovandan bir adet banada yolladılar, çok güzel malzeme kullanıldığını gördüm. Dış pazarda her zaman yerini alan TEMEL PETEK firması önümüzdeki günlerde bu demonte kovanları iç piyasayada sürecek. Kovanımızı ve çerçevelerimizi boş vakitlerimizde biz çakarız artık.
DÜZELTME: Gelen yorumlara ve arayan arkadaşlarıma cevap olsun diye TEMEL PETEK firması ile görüştüm. Atölye yeni kuruldu, bu atölyede isteyen arıcıya istedikleri şekilde üretim yapılacak. Sadece ballık isteyene ballık, sadece çerçeve isteyene çerçeve. Ne yaptırmak istiyorsanız atölyede üretilecek artık. Fiyat konusunda firma ile görüşülmesi gerekiyor, Çünki fiyatlar istenecek malzemeye göre değişiyor.
Adres : Ibrahim Karaoğlanoğlu Cad No.73, 34418 Seyrantepe, İstanbul
Tel:0212 281 14 43

14 Şubat 2008

SEVGİ...

FARK OLUŞTURMAK
İlginç Bir Hikaye..
Okulun ilk gününde, 5. sınıf öğretmeni Mediha hanım sınıfta Öğrencilerine baktı, birçok öğretmen gibi çocuklara bir yalan söyledi ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış, adı Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Mediha öğretmen, bir yıl önce Mustafa'yı izlemiş ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu, sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemlemiş, ilave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Öyle bir noktaya geldi ki, Mediha öğretmen onun kâğıtlarına kırmızı kalem ile kırmızı büyük işaretlemekten, kalın çarpılar (x) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük harflerle zayıf yazmaktan zevkalır oldu. Mediha öğretmenin okuldaki her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu, Mustafa'nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun durumunu gözden geçirdiğinde, bir sürprizlekarşılaştı. Mustafa'nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 'Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz yapar, çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli' İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 'Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesi ölümcül bir hastalığa yakalandığı için sıkıntı içinde ve evdeki yaşamı mücadele içinde geçiyor.' Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 'Mustafa'nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek.' Dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: 'Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.' Bunları okuyan Mediha öğretmen problemi kavradı ve kendinden utandı. Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile kendini çok kötü hissediyordu. Mustafa’nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Mustafa’nın hediyesi; Bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Mediha öğretmen onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Paketten, taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o, bileziğin ne kadar güzel olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için bekledi. 'Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz. ' Çocuklar gittikten sonra, Mediha öğretmen en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı. Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Mustafa'ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna doğru, Mustafa sınıfın en zeki çocuklarından biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen,Mustafa onun gözdelerinden biri oldu. Bir sene sonra, Mediha öğretmen kapısının altında, bir not buldu, Mustafa, ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu.
Altı yıl sonra Mustafa'dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı. Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Mediha öğretmenin tüm yaşamında ki en iyi ve en favori öğretmeni olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldığını, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektupta, onun hala karşılaştığı en iyi ve unutulmaz öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama şimdi ismi biraz daha uzundu. Mektup şöyle imzalanmıştı, Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru) Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var. Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyor ve evlenme töreninde Mediha öğretmenin damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Şüphesiz Mediha öğretmen bunu sevinçle kabul etti.
Tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa'nın annesinin kullandığı parfümden sürdü. Birbirlerini kucakladılar ve Prof.Dr. Mustafa, Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı, 'Bana inandığınız için çok teşekkür ederim, öğretmenim.' 'Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için 'Mediha öğretmen, gözlerinde yaşlarla, 'Mustafa, yanlış şeylere sahiptim.... Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum.'
Birinin hayatında bir fark oluşturmaya çalışın. Birinin yüreğini ısıtın, Hayatında bir fark oluşturmaya çalışsın.
' HAYAT BIR UYKUDUR, ÖLÜNCE UYANIR İNSAN; SEN ERKEN DAVRAN ÖLMEDEN ÖNCE UYAN...'
SEVGİYLE YAŞAYIN, SEVDİKLERİNİZLE YAŞAYIN....

7 Şubat 2008

İŞİNİ EN İYİ YAPANLAR...

İşini yapanlar engel tanımaz, onlar sonuçlara odaklanırlar. Bulunduğum mahalle orman kenarında bir yerde. 15 yıl önce buradaki bozuk orman kesilerek fidanlama yapılmıştı. Bu yıl bakım çalışmaları başlatıldı, Zonguldak Orman Bölge Müdürümüz sayın Akif YILMAZ, Silvi kültür Şube Müdürü sayın Cengiz ÇETİNTAŞ, Karaelmas üniversitesinden sayın Doç.Dr. İrfan KANDEMİR, Kdz.Ereğli Orman İşletme Müdürü sayın İhsan TOPTAN, Müdür muavini sayın İdris TETİK ve Alaplı Orman İşletme Şefi Sayın Kemal Esat TOPUZ bu gün bakım çalışması yapılacak araziyi gezerek yapılması gerekenler için görüşdüler. Bende onlarla birlikte araziye çıktım. Duyduklarım o kadar güzeldi ki mutlu oldum ve paylaşmak istedim. Bölge müdürümüz sayın Akif YİLMAZ ağaçların seyreklenmesi yapılırken akasya ağaçlarının arıcılık için özellikle korunması gerektiğini belirtti, Çünki akasya aynı zamanda ormanda yangın önleyici olduğu gibi erozyon önleyicidir dedi. Bunun yanında arazide bulunan defne ağaçlarınında arıcılık için öneminden bahsederken de balı ve poleni için özellikle korunmasını istedi. Arazide bulunan yaşlı ve içi oyuk ağaçların ormanda yaşayan gelincik, sincap, baykuş gibi bir çok hayvanın yuvası olduğu için kesinlikle kesilmemesi gerekli dedi,
Bu sisli havada çamurlu yollarda yürüyerek tüm ekibi ile birlikte biz arıcıları bu kadar düşünen bir bölge müdürümüzün varlığı inanın biz arıcılar için bulunmaz bir değerdir. İnşallah ormanlarımızda yapılan tüm çalışmalarda bir örnek olarak alınırda arıcılığımız daha iyi yerlere gelir. Her zaman söylediğim gibi arıcılar kadar çevreyi seven ve koruyan olmaz. Birde bu kadar güzel görev aşkı ve çevre bilinci olan orman teşkilatı çalışanlarıda işin içinde olduktan sonra inanıyorum ki bizler milli ekonomiye çok daha fazla katkı sağlayacağız.
Sayın bölge müdürümle bir çok yerdeki çalışmaları görme fırsatım oldu, geçen yıl Bartın ili Ulus ilçesinde özellikle arıcılık için diktirdiği akasyaları beraber gezdik. Kara yolu boyunca dikdirdiği ağaçların görüntüsü bir başka güzel. Yerleşim yerlerine yakın olan yerlere oralarda ki insanların faydalanması için ıhlamur dikmesi başka bir güzellik. Yaptığı çalışmalar o kadar çok ki bunları yazmakla bitiremem. Bunun en güzel ifadesini ancak şu şekilde anlatabilirim. Bu yıl Türkiye genelinde başarı sıralamasında 2. olmaları yapılan her şeyi ifadeye yeter diyebilirim. Bölge müdürümün şahsında tüm çalışanlarına bizler için bizden çok yaptıkları bu güzel çalışmalarından dolayı saygılarımı sunuyorum, gönüllerine ve ellerine sağlık. Yanan ateşin etrafında közde pişen çayları yudumlayarak çok güzel sohbetimizi tamamladık. Yapılan çalışmalara yerinde rapor tutularak ormandan ayrıldık.

3 Şubat 2008

SON DURUM...

Şubat ayı geldi, bir çok yerde kışın ortası. Bizim bölgemizde ise bahar çok yakın demektir. Bu gün arıları kontrol edecek kadar hava güzeldi, daha önce verdiğimiz kekler bitmiş, tüm kovanlara kekleri koyduk. Görünen o ki arıların durumu çok iyi, ballı babalar açmaya başladı. Kocayemişlerde arılar var. Yabani fındıkların püskülleri açalı çok oldu, fındıklardan da polen geliyor. Bu günlerde yavru uçuşlarıda çok güzel, üstten gördüğüm kadarıyla 2-3 çerçevede yavru olanlar var. Bu görüntü içerdeki tüketimin arttığını da gösterir. Sonbahar bakımında yeterli şuruplama yapılmayan kovanlar açlıktan ölmeye mahküm olurlar. Mutlaka bu şekilde yiyeceği az olan kovanlara kek verilmelidir. Alttaki fotoğraflardan sağda olanı bir başka arılıktan çektim. Bu şekilde verilen kekleri arılar hareket halinde olacak kadar sıcak havalarda alabiliyorlar, en güzeli arıların salkıma girdiği bölgenin üzerine koymalı.

1 Şubat 2008

BAHARIN HABERCİLERİ...

Karşıki dağlarda karların var oluşu bahar mevsimi için bizleri umutlandırıyor. Biliyoruz ki kar yer yüzünün yorganıdır, ne kadar çok yağarsa toprak taban suyunu o kadar çok alır ve o yıl bolluk bereket olur. Bizler sahil kesimde olduğumuz için pek fazla kar göremiyoruz, bu nedenle yükseklere çok yağması bizide sevindiriyor.
Hafta sonu gittiğim bu köyden dönüşte yol kenarındaki fındık bahçelerinde güzel çiçekler açmıştı. Uzun zamandır benim beklediğim ise fındıkların püskülleri idi ve nihayet onların da açmaya başladığını gördüm. Havalar ısınınca da üzerinde polen alan arıların fotoğrafını çekerim. Bu demek oluyor ki artık bahar çok yakın, bundan sonra geceleri bazen ayaz olacak ama genelde havalar iyi gider ve arılar bu fındık püsküllerinden bol bol polen toplarken uçuşan polenler sayesinde de fındık çiçekleri döllenecek. Bu olay çok uzun zaman devam eder. Arılar polinasyonda (Bitkilerin döllenmesi) %35-60 rol alırlar. Kivi bahçelerinde ise bu oran %98 dir. Fındık bahçesi olan arkadaşlarımız inşallah bu faydalı yönleri görürlerde ilaç atarken daha dikkatli olurlar. Nisan - Mayıs ayında bu konuda yazacağım inşallah. Fındık kurdu nerde yaşar bilen kaç fındık üretiçisi var ki...