30 Eylül 2009

ARI YÜKLÜ KAMYON DEVRİLDİ...




Muğla'dan Fethiye'ye arı kovanı yüklü 52 FA 613 plakalı kamyoneti taşıyan 39 yaşındaki Şeyhmus Aslan yönetimindeki 06 AP 2688 plakalı TIR, iki gün önce saat 11.00 sıralarında, Sakartepe Mevkii'nde devrildi. Kaza sırasında TIR'da bulunan Feyzullah Acar öldü, 28 yaşındaki Şeyhmus Aslan, 49 yaşındaki Naci Acar ile kamyonetteki 29 yaşındaki Özcan Duman, 41 yaşındaki Yakup Karacan ve 39 yaşındaki Ali Namık Kars yaralandı. TIR dorsesinden etrafa saçılan 600 kovandan çıkan binlerce arı, yaralıları kurtarmada çalışanları ve yoldan geçen penceresi açık araçlardaki kişileride soktu.
Ordu İli Arı Yetiştiricileri Birliği Web sitesindeki haber: http://www.oraybir.com/yeni/


Ölen arıcıya Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağlığı, yaralı olanlara acil şifalar diliyorum. Allah kimseye bu tür kazaları yaşatmasın.
Arıcılar olarak kazalara karşı nasıl önlem alınacağı ve olası kazalarda kurtarma ekiplerinin hazır olması konusunda bilgi sahibi olmalıyız.

27 Eylül 2009

PROPOLİS...

Arıcılık denince hemen herkesin aklına bal geliyor. Oysa yapılan bilimsel çalışmalarda arıların bize verdiği ürünler içinde en az yeri bal alıyor. Gelişmiş ülkelerde arıcılık POLİNASYON (bitki dölleme) için kullanılıyor, örnek ABD de bir koloninin çicekleme dönemi olan 15- 20 günlük süredeki kirası 150- 200 dolar olduğunu görüyoruz. Bilim adamlarının yaptığı çalışmaya göre üretilen dünya harikası balın değeri bir ise polenin 342 arı sütü 2400-2600 olduğunu arı zehiri ve propolis için henüz değer tespiti yapılmadığını görüyoruz. Son bir kaç yıldır Propolis için yapılan çalışmalarda Japonya'da ASRIN MUCİZESİ diye adlandırıldığını görüyoruz. Ülkemizde arıcılarımızın ürettiği ballar gerçek değerini bulamadığı üzüntü vericidir, bu nedenle arıcılarımızın ürün çeşitliliğine süratle geçmesi gerekiyor. Henüz yasal olarak üretimi başlatılmayan arı zehiri piyasada ham olarak 100.000 dolardan satıldığını söylersek arıcılarımız için çok büyük bir kayıp olduğunu görürüz.
Benim üzerinde son 4 yıldır çalıştığım konulardan birisi de PROPOLİS üretimidir. Yaptığım çalışmalarda üretim şekillerinden, muhafazası, işleme şekilleri, pazarlaması ve temini konularına kadar çalışmalarım oldu. Bu konularda bana yardımcı olan bilim adamlarımız Prof. Dr. Mustafa SÖZEN, Dr. İrfan KANDEMİR, Doç. Dr. Sevgi KOLAYLI, Doç. Dr. Abdurrahman ŞENGÜN, Dr. İshak Özel TEKİN hocalarıma ayrıca bu konuda bilgilerini internette yayınlayan tüm bilim adamlarımıza ve arıcı dostlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum. Zonguldak, Rize, Eskişehir, Bursa, Kastamonu, Trabzon, Ankara gibi bir çok ilden arıcı dostlarım propolis gönderdi. Benim kanaatim odur ki bu güzel ekip çalışmalarımızın sonunda arıcılarımıza yeni bir gelir kapısı açılmış olacaktır.
Daha önce bu konuda bir kaç yazı yazmıştım. http://selahattinguney.blogspot.com/2008/12/bayram-bereketi.html
Propolis arılardan çeşitli yöntemlerle toplanıyor, en çok kovandan veya çerçevelerden kazıma yöntemi biliniyor. Kaliteli ve temiz propolis üretimi için tüm dünyada olduğu gibi bizde propolis tapı (propolis tuzağı) kullanıyoruz. Bu tuzaklar arıcılık malzemesi satan yerlerden temin edilebilir. Önemli olan toplanan propolisler top top yapılmadan kazındığı şekilde temiz poşetlere konarak buz dolabında veya güneş görmeyen serin yerlerde depolanması gerekiyor. Toplanan bu propolisleri tekrar gözden geçirerek %96 lık alcolde ektrak yapılıyor daha sonrada istenen oranda evaparatörle alkolü ayrıştırarak kullanılacak hale geliyor. Bildiğimiz gibi propolis pastil, sakız, diş macunu, sabun, şampuan, krem, tablet, sprey gibi bir çok alanda kullanıldığı gibi hayvanlara üretilen yem katkı maddesi olarak ta kullanılıyor.
-
-
Dünyanın en kaliteli propolis deposu olan ülkemizde, bu güne kadar kazıyıp attığımız PROPOLİS hem kendi ekonomimize hem de Ülke ekonomisine katkı sağlayacağını düşünerek kazıyıp atmak yerine toplamaya ve teknik olarak üretmeye başlayalım.

26 Eylül 2009

ACİL ŞİFALAR....

Az önce msn de aldığım üzüntülü bir haberi duymayan dostlarımla paylaşıyorum. Uzun zamandan beri blogda yazan Samsun Bafra İlçe Tarım Müdürlüğünde çalışan arıcı dostumuz sayın Hüseyin İSPİRLİ kardeşimiz trafik kazası geçirmiş. Oğlu Alper Tunga İSPİRLİ babası hakkında yazdığı yazıyı aynen yayınlıyorum
"babam bayramın 1. günü bayram ziyareti dönüşü kaldırımda yürürken motrsiklet çarptı acilen fakülteye götürdük mesanesi yırtıktı ameliyata girdi o günden beri yatıyorr daha iyi durumu düzeliyor dişlerinde bazı problemler var onlarda çıktıktan sonra halledilecek işallah pazartesi de çıkma ihtimali var"

Değerli dostum Hüseyin İSPİRLİ ve şifa bekleyen tüm hastalarımız için bizlerde yüce MEVLA'ya dua ediyoruz.

ALLAH ACİL ŞİFALAR VERSİN. AMİN.....

EŞEK ARILARI...

Değerli arıcılarımız yaz mevsiminin bitmekte olduğu bu günlerde yeterli yiyecek bulamayan eşek arıları arılarımıza aşırı derecede saldırıyorlar. Eşek arıları etobur hayvanlardır, arıları kolay yakaladıkları için en çok bal arılarını tercih ediyorlar. Bazı bölgelerde çiftleşme uçuşuna çıkan arılara saldırdıkları için verdikleri zarar daha da büyük oluyor. Eşek arılarıyla çok farklı yöntemler var. Geçen yıl pet şişelerin üst kısmını kesip huni gibi olan kısmını şişeye ters sokarak şişenin içine bira veya çürük meyve koymak suretiyle bir tuzak yaptığımızı yazmıştım. Bu yıl bir kaç arkadaşım fare yakalamak için kullanılan yapışkanlardan yaptıkları tuzakları yazdılar. Yapışkanla yapılan tuzağı bende arılığımda yaptım, fotoğraf ve videosunu sizlerle paylaşıyorum. Bir kaç tane yaptığım bu tuzaklardan değişik yerlere koymak suretiyle sarıca ve eşek arılarının daha çok yakalanmasını sağlıyorum. Japonya'da yapılan bir araştırmaya göre 20 tane eşek arısı 2 saat içinde bir kovan arıyı kesebiliyor.
EŞEK ARILARI İÇİN YAPTIĞIM TUZAK-

19 Eylül 2009

NİCE BAYRAMLARA...

Mübarek Ramazan Bayramının Size, Ailenize, Ülkemize ve Tüm İnsanlığa hayırlar getirmesini dilerim... Amin...Amin...Amin...

12 Eylül 2009

GEZİP GÖRDÜKLERİMDEN BAZILARI...

Yurdumuzun gezilmesi ve görülmesi gereken o kadar çok yeri varki... Fırsatım oldu 18.06,2009 - 23.06.2009 tarihleri arasında Karaelmas Üniversitesi Ereğli Eğitim Fakültesi'nin düzenlediği GAP gezisine katıldım. Bir otobüsle gittiğimiz geziden dört gün süreyle çektiğim video ve fotoğraflardan bazı görüntülerimi sizlerle paylaşacağım...

Zonguldak'tan akşam yola çıktık, Ankara üzerinden Adana'ya vardık sabah kahvaltımızı orda yaptık. Yol üzerinde bir tepede gördüğüm muhteşem yapılı kale, ve iskenderun'daki dev parkta topluca hatıra fotoğrafı. Hatay'a doğru yola devam ediyoruz...

Hatay çok değişik dönemlerin izlerini taşıyor, gittiğimiz bu kilise dünyanın en eski kilisesi olarak kabul ediliyormuş. Kilise önünden Antakya (Hatay) ın görünüşü ve tarihi Hatay çarşısı.

Tarihi kadar güzel mesire yerlerinden birisi olan şelale, şelalenin suyunu çok iyi kullanan işletme sahibi masaları suyun önüne yaptığı havuzlara koyuyor. Bütün gün gezerek yorulan ayaklarınızı buz gibi suyun içinde dinlendiriyorsunuz veee.. Hatay'a gidip de yenmeden dönülmemesi gereken KÜNEFE tatlısı...

İlk adı DÜZİÇİ KÖY ENSTİTÜSÜ olan bu okul şimdi ise Düziçi Anadolu Öğretmen Lisesi olarak eğitime devam ediyor...

O günün şartlarında bile bu gün bir çok öğrencinin görmediği eğitim araçları mevcut. İnsan iskeleti gerçek iskelet olduğunu söylediler...

Şimdiki müdür tarihi gelişmeler hakkında bize bilgi verdi. Dekanımız Sayın Prof.Dr. Erdal COŞKUN ziyaretçi defterine duygularını yazdı. O günkü öğrencilerin toplu fotoğrafı...

Okulun bahçesinde bulunan DÖĞEN, o yıllarda öğrenciler kullanıyordu. Okulun su ihtiyacını karşılayan çeşme; İRFAN ÇEŞMESİ. Geziye katılan öğrencilerden ve öğretmenlerden bir gurup...

Geçmiş dönemlerde yaşamış ve nesli tükendiği kabul edilen hayvanlar. O dönemde avlanmak ve savaşmak için kullanılan silah çeşitleri...

Söze gerek var mı? İŞTE ANADOLU İNSANI. Birecik ve baraj gölünde gün batımı...

Gece gittiğimiz Urfa'da akşam yemeği ve sıra gecesi. Ertesi gün sabah erkenden Harran gezisi...

Yerleşim yerinde yapılan kazı çalışmalarına göre bu harita çizilmiş. Video izlemek için tıklayın: Dünyada ilk üniversite olduğu söyleniyor ve Urfa yöresinde bulunan kümbet evler...
Hz.Eyyüp peygamber'in çile çektiği mağara ve şifa bulduğu su kuyusu....

Tarihi Urfa kalesinden Urfa görünüşü, Kaleye çıkmak insanı epeyce zorluyor ancak inişte size bir süpriz var. Kan ter içinde çıktığınız yolu 10 dakikada çok serin bir tünelden inerek yapıyorsunuz... Urfa kalesinden panoramik görünüm.
----------------------------------------------------------

Gururumuz ATATÜRK BARAJI, güvenlik nedeniyle barajın iç kısımlarına girilmiyor ama barajı görmek için belirli yerler düzenlenmiş. Bu ziyaret yerlerinde çayınızı yudumlarken manzaranın büyüsüne kapılıyorsunuz. Barajdan ayrılıp Nemrut dağına doğru yola çıkıyoruz ve geceyi yolda geçirdik. Sabaha karşı 04.00 gibi gece karanlıkta dağa tırmanıyoruz, rakım yükseldikçe havada soğuyor. Nemrut dağında doğu yönünde güneşin doğuşunu akşam oluncada batı yönünde güneşin batışını izliyorsunuz ve her iki yöndede sanki güneş sizden çok aşağılardaymış gibi duruyor.
İşte Nemrut dağında güneşin doğuşu.... Gece çıkdığımız dağ yolunda çevreyi görememiştik...

Adıyaman'dan dolmuşlarla dağın belirli yerine kadar çıkıyorsunuz, sonra temponuza göre 45 dakikalık bir yol yürüyerek zirveye çıkıyorsunuz. Eğer şansınız var da hava bulutlu değilse ay ışığı size yeterli yoksa yanınızda el feneri bulundurun. Güneşin doğuşundan sonra geri dönüşte yolun ne kadar zor olduğunu anladık...
Gezimizin sonu geldi artık dönüş yolundayız. İşimiz arıcılık olunca elbette gözlerimiz arıyı arıyor, işte arı ve yollardan uzaklarda gezginci arıcılarımız...
-------
Dönüş yolumuz Kayseri üzerinden, dört günlük gezimizde iyice yorulmuşuz ama karşımızda müthiş manzarasıyla Erciyes dağını görünce görüntülemeden edemedim. Fırsat bulduğunuz zaman cennet vatanımızda bir yerleri gezin, ama mutlaka gezin....